Küreselleşme, 1990’lı yıllardan itibaren hemen hemen her alanda oldukça sık kullanılan bir kavram haline gelmiştir. Dış politikadan iç politikaya, ekonomiden çevreye hemen hemen her konu bir noktada küreselleşme ile ilişkilendirilmektedir. Deyim yerindeyse küreselleşme günümüzün en moda kavramlarından biri haline gelmiştir. Kısaca ulusal sınırların kısıtlayıcı etkisinin azalarak dünya genelinde bilgi, sermaye, emek, mal ve hizmet hareketlerinin yoğunlaştığı, uluslar ötesi ilişkilerin arttığı, uluslararası alanda rol oynayan aktörlerin çoğaldığı ve yoğunlaşan ilişkiler nedeniyle halen uluslararası sistemin temel aktörleri konumunda olan devletler arasında karşılıklı bağımlılığın geliştiği bir durumu ifade eden küreselleşme, ekonomik, teknolojik, sosyal, kültürel ve politik bir süreçtir. Her ne kadar küreselleşme denince akıllara ilk olarak ekonomik boyutu gelse de, sürecin politik boyutu da en az ekonomik boyutu kadar önem arzetmektedir.